Bir yazıyı ya da resmi, kâğıtlara basma yoluyla çoğaltmak işi. İnsanlar için yazmak ve okumak ihtiyacı, o kadar kesindir ki, matbaacılığın keşfinden çok yıllar önce, mağaralarda yaşayan insanlar devrinden başlayarak, bu ihtiyacın türlü şekilde giderilmeğe çalışıldığını görürüz. Mağara duvarlarına ilk resimleri çizen bu insanlardan sonra, resimlerden meydana gelmiş Mağara kaya içine veya yamaca doğru uzanan geniş kovuk. Yeraltı sularının tesiriyle, yer içinde meydana gelen büyük oyuklar şeklinde olanlarına yeraltı mağarası denir. Eğer su içinde teşekkül ederlerse, sualtı mağarası adını alırlar. Mağaralar görev ve yapılarına göre hiyeroglif yazısı bulunmuş, bu yazı çeşitli toprak kalıplara, papirüs yapraklarına işlenmiştir.

Sonunda, insanlık için büyük gelişmeler ve ilerlemeler çağının başlamasına yol açan matbaacılık, 1440 yılında Mısır yazısı (Hiyeroglif), çoğu nesnelerin resmi olduğundan rahatlıkla ayırt edilebilen 700′den fazla işaretten oluşmuştu. Yanda görüldüğü gibi,her bir işaret, gerek özel bir nesneyi, gerekse belli bir sesi temsil ediyordu. Hiyeroglif yazısı soldan sağa ya da aşağıdan yukarıya yazılabilirdi.Hayvanların ya da insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa,sağa dönükse sağdan sola okunurdu.

Johannes Gutehberg tarafından icat edilmiştir. Gutenberg’in, ayrı harf şekillerini yan yana getirmek suretiyle sayfalar üzerine baskı yapmayı ve kitap metinlerinin kolaylıkla çoğaltılmasını sağlayan bu buluşu, günden güne evrimleşmiş, matbaaların sayısı çoğalmış kitap, gazete, dergi basımlarını çok büyük bir hız içinde binlerce sayıya yükseltmek mümkün olmuştur. ( Türkiye de ilk matbaa ancak 1729 yılında İbrahim Müteferrika tarafından kurulmuştur.)